Davacıların Zararının Hizmet Kusuru İlkesi Uyarınca İdarece Tazmini Gerektiğine İlişkin Danıştay Kararı |
Davacıların Zararının Hizmet Kusuru İlkesi Uyarınca İdarece Tazmini Gerektiğine İlişkin Danıştay Kararı
T.C. DANIŞTAY 10.Dairesi Esas: 2006/7380 Karar: 2009/6440 Karar Tarihi: 16.06.2009 ÖZET: Davacıların zararının hizmet kusuru ilkesi uyarınca idarece tazmini gerektiği, mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, H. G.’ın çalışma gücü kaybı nedeniyle zarara uğradığı, baba ve anne için …-TL. destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığı, davacıların istemleriyle bağlı kalınarak maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir. İstemin Özeti: Niğde Doğum Hastanesine doğum için götürülen E. G.’a eksik ve hatalı müdahalede bulunulması nedeniyle çocukları H. G.’nin zihinsel özürlü doğmasına sebep olunduğundan bahisle toplam 30.000.-TL. maddi ve toplam 100.000.-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda Konya 1. İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinin 12.05.2004 tarihli raporunda, doğum travayından sorumlu ebelerin, usulüne uygun olarak travay takibini yapmadıklarının ve doğum sırasında görevli kadın doğum doktoruna haber vermeyerek görevlerini gereği gibi yerine getirmediklerinin, bu sebeple de 4/8 oranında kusurlu olduklarının belirtildiği, bu durumda, davacıların zararının hizmet kusuru ilkesi uyarınca idarece tazmini gerektiği, mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, H. G.’ın çalışma gücü kaybı nedeniyle 175.658-TL. zarara uğradığı, baba Kemal G. için 9.172,82 TL., anne E. G. için 10.085,92 TL. destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığı, davacıların istemleriyle bağlı kalınarak maddi tazminat isteminin kabulüyle toplam 30.000.-TL. maddi tazminatın davacıların idareye başvuru tarihi olan 01.12.2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, H. G.’ın spastik özrü nedeniyle uğranılan zarar ve manevi tazminatın manevi tatmin aracı olduğu dikkate alınarak, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle toplam 50.000.-TL. manevi tazminatın davanın açıldığı 02.02.2005 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin ve ıslah isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı idare tarafından; olayda ağır hizmet kusuru bulunmadığından; davacılar tarafından ise; ıslah talebinin kabul edilmemesi nedeniyle; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir. Davacıların Savunmasının Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Davalı idarenin Savunmasının Özeti: Cevap verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi: Yahya Şahin Düşüncesi: Davanın açıldığı tarihte zararı öğrenen ancak zararın kesin miktarını bilmesi mümkün olmayıp, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu kesin miktarı öğrenilen zararın, bilirkişi raporuyla öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içinde ıslah dilekçesiyle aynı davada istemesine engel bir yasaklayıcı hükmün 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda bulunmaması karşısında, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının maddi tazminatın istemle bağlı kalınmasına ilişkin kısmının bozulması gerektiği, öte yandan davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı: Ergün Özcan Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü: İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. Sonuç: Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile Konya 1. İdare Mahkemesinin 06.07.2006 tarih ve E:2005/87, K:2006/1567 sayılı kararının ONANMASINA, 16.06.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği; 15. maddesinde ise, 3. maddeye aykırı düzenlenen dava dilekçesinin reddedileceği belirtilmiş; ancak, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın, karar verilinceye kadar geçecek sürede artırılmasını yasaklayan bir hükme yer verilmemiştir. 2577 sayılı Yasada yer almamasına karşılık, Danıştay içtihatlarıyla tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılamayacağı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 87. maddesinde yer alan <Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edilemez> şeklinde ifade edilen istemle bağlı olma kuralı uygulanarak kabul edilmiştir. Fakat Danıştay içtihatlarının dayanağını oluşturan hukuk usulü kuralı, Anayasa Mahkemesinin 20.07.1999 tarih ve E:1999/1, K:1999/33 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. İstemle bağlı olma kuralının hak arama özgürlüğünün kullanımına ve adil yargılama hakkına engel oluşturduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılamayacağı yolundaki Danıştay İçtihatları dayanaktan yoksun kalmış bulunmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda bir yasaklama olmaması karşısında, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın karar verilinceye kadarki evrede harcı yatırılarak artırılabileceğinin kabulü gerekir. Açıklanan nedenle, davacıların temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının maddi tazminatın istemle bağlı kalınmasına ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz. |